Gotama Buda, MÖ 563-483 arasında Hindistan'da yaşadığı tahmin edilen ruhani öğretmen ve Budizm'in kurucusu. Doğduğunda adı Siddhartha Gautama'dır. (Sanskrit; Pali: Siddhāttha Gautama) Prens Sidarta ya da Śākyamuni (Sakya kabilesinden gelen bilge) adlarıyla da anılır.
Budistler tarafından tüm dünyada Buda olarak kabul edilir. Sanskritçede "uyanmış kişi" anlamına gelen Buda, peşine düştüğü yaşam ve ölümün ardındaki gerçeğin arayışı sonucu Sidarta Gotama'da oluşan ruhani aydınlanmayı anlatmak için kullanılan bir unvandır.
Başka dinlerde de kutsal bir figür olarak kabul edilir. Kimi Hindu metinlerde insanları Vedik dinden soğutmaya çalışan tanrı Vişnu'nun avatarı olarak betimlenmiş, Bahailikte ise bir peygamber sayılmıştır.
Sidarta, ailesinin ona verdiği bir isimdir. “Amacına ulaşmış” demektir. Gotama ise, Buda'nın mensup olduğu ailenin ismidir. Gautama, Shakyamuni (Pali'deki Shakya'nın bilgesi, "śakamuṇi" 釋迦牟尼), olarak da bilinir.
Buda olarak bilinen Sidarta Gotama, Tathagata (kusursuz bilgeliğe ulaşmış kimse) olarak da anılır.
Doğum ve ölüm tarihleri kesin değildir. MÖ 563 yılında doğduğu tahmin edilmektedir. Ancak yapılan yeni araştırmalar bu tarihi değiştirmiştir. Elde edilen bu yeni bilgilere göre; Siddharta tahmin edilen tarihten on yıl, belki de yüz yıl sonra doğmuştur. 20. yüzyıl bilim adamlarının çoğu İsa'dan Önce 560-483 tarihlerini uygun bulurken, ölümü için 410 ile 400 yıllarını öneren tarihçiler de bulunmaktadır12. Bir rivayete göre; Siddharta’nın Hindistan’ın kuzeydoğusunda bugünkü Nepal sınırının yakınlarında yer alan Lumbini’de doğmuştur. Nepal sınırının yakınlarında Kapilavastu şehrinde hüküm süren Sakya hanedanınına mensuptur.
Babası Suddhodana (bugünkü Hindistan - Nepal sınırları içinde bulunur) Şakya kabilesinin kralıdır. Buda’nın kral olan babasının saray törenlerinin ihtişamlı ve abartılı olması, muhtemelen asil bir aileden gelmelerinden kaynaklanmaktaydı. Annesi Maya ve babası Suddhodana, ona “amacına ulaşan” anlamına gelen “Siddharta” ismini verdiler. Lakabı “Shakyamuni” ise kökenini belirtir ve “Shakya ailesinden gelen” anlamını taşır. Siddharta’nın doğumundan sonra onun, dünyaya egemen olacak veya acı dolu dünyaya bilgelik getirecek kişi olacağı tahmin edilmiştir.
Sidarta Gotama her şeye sahip olduğu, dünyadaki tüm sorunlardan uzak kaldığı bir sarayda yaşamıştır. Babası, oğlu Siddharta’nın ondan sonraki kral olmasını istemiş, oğlunun sokaklarda yaşlılığı, hastalığı ve ölümü görmemesi için kraliyet sarayından uzaklaşmasına fazla izin vermemiştir.
Sidarta Gotama, Hint Tanrısı Brahma’ya hayatının sonuna kadar, kendini insanlığı acıdan kurtarmaya adayacağına söz vermiştir. Nedeni ise 29 yaşındayken hayatın gerçekte ne olduğunun,zenginliğin, lüks hayatın hiçbir mutluluk getirmediğinin, insanların yaşadıkları acıların ve önceki hayatının ne kadar anlamsız olduğunun farkına varmış olmasıdır.
Efsaneye göre; bir keşiş ateşli hastalığı ve çürümekte olan bir cesedi görmüş ve bunun üzerine tüm bu acılara çıkış yolu bulmaya karar vermiştir.(Aslında Buda’nın hayatında efsaneleri gerçekten ayırmak çok zordur.)
Siddharta Buda 29 yaşındayken tek oğlu Rahula’nın doğumundan kısa bir süre sonra, çocuğunu, karısı Yasodhara’yı ve şehrini terk edip çilenin ve acıların kurtuluş yolunu aramaya koyulmuştur.
Altı yıl boyunca Ganj vadisinde çilekeşler gibi dolaşmış, ünlü din eğitmenleriyle (adamlarıyla) bir araya gelmiş, onların yöntemlerini takip etmiş, çalışmış ve çilecilik öğretilerini sıkıca uygulamıştır. Fakat belli bir süre sonra bu dinlerin ve bilgilerinin onun amacına yönelik olmadığını anlayarak vazgeçmiştir. Onları bıraktıktan sonra, öncelikle derin düşünme (Meditasyon) teknikleriyle kendi yolunu aramaya başlamıştır. Diğer din öğretilerinin aşırılığını önlediği için bu durumu “orta yol” şeklinde tanımlamıştır.
Siddhartha Gautama’nın ölümünden sonra, hayat hikâyesi öğrencilerinden oluşan Sangha Topluluğu tarafından derlenmiş ve çok uzun bir süre sözlü olarak aktarılmıştır.
Lumbini, Budizm’in kurucusu Siddhartha’nın doğduğu yerdir. Bugünkü Nepal sınırı yakınlarında bulunmaktadır (Rupandehi Bölgesi). Himalaya’nın eteklerinde ve Hindistan’ın kuzeydoğusunda yer almaktadır. 1896 yılında yapılan arkeolojik çalışmalar sonucu bulunmuştur. Burada bulunan en önemli kalıntı, MÖ 245 yılında Budist Kral Ashoka’nın yaptırdığı 6,5 m yüksekliğindeki dikili taştır. Bu dikili taşta yazılanlar Hintçe ve Magadhi dilinde şu şekilde ifade edilmiştir:
“Budist Kral Devanampiya Piyadasi (Ashoka), taç giydikten 20 yıl sonra buraya geldi ve Sakya kabilesinden olan Buda burada doğduğu için hayranlığını dile getirdi. Bu yüce insanın burada dünyaya gediğini gösteren bir dikili taş yaptırdı. Lumbini halkından vergi almadı ve doğal kaynaklardan alınan payı sekizde bire düşürdü”. (Hindular, “Durga Puja” bayramında özellikle önem verdikleri tanrılarının heykellerini yaparlar. Onların günahlarını aldıklarına inanırlar. Bu heykelleri Ganj Nehri’ne veya bu nehir gibi kutsal sulara atarlar.)
Gotama, Sakya kabilesindendir. Bugünkü Nepal sınırı yakınlarında bulunan Kapilavastu şehrinde hüküm süren kral Shuddhodana ve kraliçe Mahamaya’nın oğludur. Askeri ve yönetici sınıf olan Kshatriya (Kast sistemi) ailesine mensuptur.
Siddhartha’nın doğumundan önce, annesinin onu rüyasında beyaz bir fil şeklinde gördüğü söylenir. Daha sonra Siddhartha, Lumbini’de dolunaylı bir gecede doğmuştur. Birçok Hindistan ülkesinde Vesak Bayramı kutlanmaktadır. Bu önemli Budist Bayramı’nda Siddhartha’nın yaşamından üç önemli olay anılmaktadır: Siddhartha’nın doğumu, Budizm’e başlaması ve Nirvana’ya ulaşması.
Bir kâhin, kral Shuddhodana’ya oğlunun ya çok büyük bir kral ya da çok büyük bir bilge olacağını söyler. Shuddhodana, oğlunu kral olarak yetiştirmek istediği için ona din dersleri verdirtmez. Ancak daha çocukken Siddhartha olağanüstü yetenekli ve çok zeki olduğunu gösterir. 16 yaşındayken Prenses Yasodhara’yla evlenir. Yaşadığı ve ileride başına geçeceği yeri görmeden sarayda yıllarca yaşar.
Kapilavastu, Siddhartha Gautama’nın gençlik yıllarını geçirdiği yerdir. Burada Yashodra ile evlenmiş ve oğlu Rahula dünyaya gelmiştir. Bir gün Kapilavastu’yu gezen Siddhartha, daha önce hiç bilmediği bazı kavramlarla karşılaşmıştır: Yaşlılık, hastalık ve ölüm. Daha sonra Kapilavastu’yu Budistler için hac yeri ilan etmiştir. 29 yaşında acılardan kurtulmak ve aydınlığa kavuşmak için buradan ayrılmış ve yollara düşmüştür.
Fa-hsien, 5. yüzyılda yaşamış Çinli Budist, keşiş ve gezgindir. Kapilavastu’yu “boşluğun ve yalnızlığın muhteşem bir manzarası” olarak nitelendirmiştir. Burası birkaç keşişin ve en az iki ailenin yaşadığı, aslan, beyaz fil gibi tehlikeli hayvanların olduğu bir yerdir. Fa-hsien, geleceğin Buda'sının keşfedildiği Sakya sarayına, annesinin geleceğin Buda'sını doğurduğu ve banyosunu yaptırdığı Lumbini bahçelerine gidip görmüştür. Buralar az bilinen yerlerdir. Ayrıca tepeler, Stupa’lar (Budistlerin ibadetlerini yaptıkları yer) ve diğer kalıntılar Budizm’in eski zenginliklerinin kanıtlarıdır.
Budist kral Ashoka, MÖ 3. yüzyılda Nepal’i ziyaret etmiştir. Orada bir Stupa ve dikili taş yaptırmıştır. Yapılan kazı çalışmalarıyla Stupa’lar, manastır evler ve havuzlar gün yüzüne çıkartılmıştır. Yıldırım düşmesi sonucu ikiye bölünen Ashoka Sütunu 1896 yılında bulunmuştur. Lumbini’ye gidip görülebilir. Son yıllarda Lumbini’nin yakınlarına Tibet ve Theravada manastırları inşa edilmiştir. Bu manastırlar, hac merkezine uzaktır. Ancak dört ana Budist hac sitelerinden bir olan Lumbini, eski önemini yeniden kazanmıştır. (İngiliz arkeologlar, Nepal’de yaptıkları kazı çalışmaları sonucunda Kapilavastu’nun yerini bulduklarını iddia etmektedirler.)
Kapilavastu, Hindistan’ın kuzeydoğusunda yer alan Nepal ve Nepal yakınlarındaki Lumbini’de yer almaktadır. Bu tarihi yer, turistlerin akınına uğramaktadır. Bu turist akını, Kapilavastu’daki tarihi sarayın bu dünya ile öteki dünya arasında bir sınır olup olmadığı konusundaki tartışmalara da bir açıklık getirmektedir.
Gotama, bu varlığa rağmen yine de memnun değildir. 29 yaşında, oğlu Rahula’nın doğumundan hemen sonra tasasız bir hayat geçirdiği saraydan ayrılır ve gezmeye başlar. Önce hayatın gerçek yüzüyle tanışır. Rivayete göre; sakat, yaşlı bir adamla, hasta biriyle, bir cesetle ve bir dervişle karşılaşmıştır (“Dört Gerçek”). Siddhartha, bu gerçekleri -yaşlılık, hastalık, ölüm ve acıyı- hayatın ayrılmaz parçaları olarak görmüştür. Diğer yandan refahın ve zenginliğin hiçbir faydasının olmadığını anlamış ve gerçeği aramaya karar vermiştir.
Her şeyi arkasında bırakmış ve münzevi bir hayat yaşamaya başlamıştır. İki önemli bilge kişi Alara Kalama ve Udaka Ramaputta’nın öğrencisi olmuştur. Onlardan yoga ve meditasyon yapmayı öğrenmiştir. Ganj vadisinde altı yıl geçirmiş; ancak orada ne iç huzuru ne de aradığı cevapları bulabilmiştir. Oruç tutmuş; ama bunun da bir kurtuluş yolu olmadığını fark etmiştir. Bu yüzden geleneksel dinleri ve onların yollarını denemeyi bırakmış ve kendini meditasyon yardımıyla bulmaya çalışmıştır.
Siddhartha, dolunaylı bir gecede Hindistan’ın kuzeydoğusunda yer alan Body-Gaya’daki Neranjara Nehri kıyısında Bodi (incir) ağacının altında meditasyon yaparken aydınlığa ulaştı. Böylece nefret, hırs ve cehaletten arındı ve böylelikle Buda “Uyanmış” olur. Siddharta Guatama bu sırada 35 yaşındadır. Ayrıca Bodhi ağacı “bilgelik ağacı” olarak sayılır.
Uyandıktan sonra Benares (bugünkü Sarnath) yakınlarında yer alan Isipatana’daki geniş vahşi ormanda beş keşişten oluşan bir gruba ilk öğreti sohbetini yaptı. Bu beş kişi, Budist Keşişler Topluluğu’nun (Sangha) ilk üyeleriydi. Ayrıca bu beş keşişe "Beşli Asket" de denmektedir. Siddhartha, Hindistan’ın kuzeydoğusunda 45 yıl boyunca her gün “orta yol” u öğretmeye çalışmış, her kesim önünde konuşmuştur. Hiçbir şekilde sınıf ayrımı yapmadan kadın erkek tüm halka, krallara ve köylülere, kendilerini dine adayanlara Brahman’lara, dinden uzaklaşanlara, borç verenlere, dilenenlere, azizlere ve hırsızlara bilgi vererek onları aydınlatmak için bütün öğretilerini anlatmıştır.. Kadın-erkek herkes onun öğrettiklerini anlamaya ve onun yolundan gitmeye çok istekliydi.
Gotama’nın ölümünden Mahaparinibbana Sutta isimli eski kayıtlarda şu şekilde bahsedilir: Buda, son seyahati için yola koyulduğunda 80 yaşındadır. Öğretilerini dinlemek isteyen müritleri ona eşlik ederler.
Bir hikâyede (muhtemelen bir efsanede) ölümünden kısa bir süre önce keşişlerin önünde nilüfer çiçeğinin Buda’nın elinde nasıl açtığı anlatılır. Bu durum karşısında Mahakasyapa’nın dışında diğerleri şaşkındır. O, sadece gülümser. Bu, onun diğerlerinden ne kadar farklı olduğunu gösterir. Bu yüzden Buda, bütün bilgeliğini ve ruhunu Mahakasyapa’ya devrettiğini söyler. Bu hikâye aynı zamanda Zen Budizm’inin efsanevi kuruluş hikâyesidir. Efsaneye göre, Guatama 80 yaşında Kushinagar’da (günümüzdeki Hindistan başkenti Uttar Pradeş) yediği bozuk bir yemekten zehirlenerek dizanteriden ölür.
Onun bilgeliği kendi öğrencileri tarafından, sözlü olarak yayılmış ve ölümünden yaklaşık 200-300 yıl sonra da yazıya dökülmüştür.
Sidarta Gotama, Kushinagar’da bir kasabada ölür ve Paranirvana’ya ulaşır. Buda’nın son sözleri şöyledir: „Ey keşişler, size söylüyorum: Her olgu, bir gün yok olmak zorundadır. Bu yüzden yorulmadan savaşın.“ „Olgu“ kavramı diğer çevirilerde „bileşik şeyler“ olarak verilmiştir.
Buda, ölümünden kısa bir süre önce kuzeni ve en yakın müridi Ananda’ya şöyle demiştir: „Sana daha önce de söylemedim mi Ananda? Sevdiğimiz her şeyden bir gün ayrılmamız gerekir. Doğan her şeyin bir gün yok olmaması mümkün müdür? Mümkün değildir, Ananda.“
Sidarta Gotama, Hindistan’daki (günümüzde de hala var olan) kast sistemini, sosyal gruplar arasındaki sınıf ayrımını kabul etmez. Öğrettiği bilgi yolu, onlar anlamaya istekli olduğu sürece bütün kadın ve erkeklere açıktır.
Buddhacarita’da Ashvaghosa dönemi (MS 2. yüzyıl) Sanskritçe ele alınmıştır. Ashvaghosa, önemli bir Hint şairdir. Bu eserde Buda’nın hayatı, doğumundan Paranirvana’ya ulaşmasına kadar, manzum türünde yazılmıştır. Buda’nın hayatı, tüm süsleme araçlarının (skr. Alamkara) kullanılması yoluyla doğumundan parinirvana’ya kadar Hint edebiyatında betimlenmektedir. Buda’nın onu baştan çıkarmaya çalışan Mara’yla olan mücadelesi yine edebi bir biçimde aktarılmıştır. Hindistan’ın en önemli destanı Ramayana ile Buddhacarita nazım şeklinde yazılmış manzum eserlerdir. Bu eserin Sanskritçedeki orijinal hali kısmen korunmuştur. Çince ve Tibetçe dillerine çevrilen eserin içeriği bu çevirilerde tamamen verilmiştir.
Lalitavistara, Buda’nın hayatını anlatır. MS 3. yüzyıl Mahayana Budistleri tarafından oluşturulmuştur. Lalitavistara, tek bir yazar tarafından ele alınmış bir eser değildir. Buda’nın yaşadığı dönemlere kadar uzanan eski ile yeni bölümler yan yana durur bu eserde.
Pali-Kanon’da „Jataka“ başlığıyla yer almaktadır. Buda’nın önceki hayatını anlatan 547 hikâyeden oluşmuştur. „Jati“ Sanskritçe „doğuş“ anlamına gelir. Jatakalar da yeniden doğuş hikâyeleri demektir. Jataka hikâyeleri, beş farklı bölümden oluşmaktadır:
Jataka hikâyelerinin öğretici amacı vardır. Buda’nın önceki hayatında yer alan altı paramitayı (sadaka verme, ahlak, sabır, şevk ya da enerji, tefekkür ve hikmet) öğütler. Çinli Hint gezgini Yi Jing’in de andığı Jataka öykülerinin popülaritesi, sadece yazılı olarak belgelenmiş olmalarında değil, aynı zamanda röliyef şeklinde Hindistan’ın ve Güneydoğu Asya’nın Stupa’larında da tasvir edilmelerinden rahatlıkla görülebilir. Jataka kitabının giriş bölümünde Nidanakatha ele alınmıştır. Nidanakatha, Pali dilinde yazılmış en eski, kapsamlı ve tutarlı Shakyamuni biyografisidir. Bu zamana kadar Theravada okulunun geleneksel önemli Buda kaynağı olarak kalmıştır.
Jataka, Buda’nın hayatını anlatan ahlaki ve öğretici hikâyelerdir. Aslında bu kavramın tarihi Buda Siddharta Gautama’nın hayatını anlatan olayları kapsamaktadır. Ancak daha sonra bunlara daha fazla ahlaki değerler içeren, önceki varoluş ve varoluş biçimleri ile ilgisi olan öğretiler eklenmiştir. Bugün, hikâye türündeki bazı öğretilerin diğer dinlerden “ödünç alındığı” Jataka’ların bütün diğer hikâyelerin içinde bulunduğundan bahsedilmektedir.
547 adet hikâyeden oluşan Jataka’lar, Sutta Pitaka’da Theravada Budizm’inin Pali-Kanon bölümü olarak (Khuddaka Nikaya Külliyatı) geçmektedir. Bundan başka Budizm’in Sanskritçe, Tibetçe ve diğer dillere yapılmış çevirileri vardır.
Özellikle erkek oyuncuların hayvan figürleriyle ortaya çıktıkları Jatakalar, genellikle fablları (hayvan masalları) anımsatmaktadır. Burada, Budizm anlayışına göre hayvan figürlerinin insanlara uyarlanmasından ve onların sadece olayların farklı aşamalarında ortaya çıkmasından kısaca bahsedilmektedir. Mantık çerçevesinde en uygun olan, hayvanların insan vasıflarıyla donatılmasıdır.
Bazı araştırmacıların görüşlerine göre, Budist Jataka’lar, Pancetantra (Tarih Deryası) ve ayrıca dolaylı olarak benzer türdeki Avrupa hikâyeleri için örnek teşkil etmektedir. En azından Pancetantra ile Jataka’nın karşılıklı etkileşim halinde oldukları kesinlik kazanmıştır.
Asya sanatındaki tarihi motifler oldukça yaygındır.
Tayland’ın “Phradhatu Wat Sri Chom Tong Voravihara” adlı şehrinde bulunan bir kemik parçasının, Buda Siddharta Gautama’nın kafatasına ait olduğuna inanan Budistler, bunu kutsal bir emanet olarak görürler. Siddharta Gautama ölüm döşeğindeyken keşişlerine, cesedini defnetmeleri için Upasakalara(Budizmde kendini ibadete veren; fakat hiçbir manastıra bağlı olmayan kişi demektir.) emanet ettiğini söylemiştir. Ve böylece keşişler, Siddharta Gautama’nın ölümünden sonra tamamen dağılmışlardır. Ancak öncesinde bir sorun yaşanmış, cesedin yakılması için yeterince odun bulunmuş; fakat çevreden çok az kişi bir araya gelmiştir.
Bundan kısa bir süre sonra da Sidarta Gotama’nın ölüm haberini duyan diğer kişiler gelmiş ve daha sonra küllerin ve kemiklerin hak sahipliği konuşunda anlaşmazlık yaşanmıştır. Sonuçta, küllerin ve kemiklerin paylaştırılmasıyla taraflar uzlaşmış ve efsaneye göre küller sonunda sekiz farklı tepenin altına gömülmüştür.
MÖ 232 ve 268 yılları arasında hükümdar olan Mauryan Kralı Ashoka başkanlığında, bu tepeciklerin yedi tanesi tekrar açılmış ve bu kutsal emanetler, kil toprak ya da taşla, tepecik şeklinde inşa edilen, 84.000 kubbeli “Stupa” (Budist rahiplerin eşyalarının saklandığı ve üzerinde şemsiye şeklinde, bazen dairesel bazen de köşeli kubbesi olan tapınak.) tüm Ashoka İmparatorluğu içinde dağıtılmıştır. Bunu başarabilmek için Ashoka’lar muhtemelen bazı eklentileri yapmışlardır. Ayrıca Budizm'de sembolik anlamı olan 8 ve 84.000 sayılarının kullanılmış olması da, bu ifşaatların bire bir şeklinde anlaşılmaması gerektiğini ortaya koymaktadır.
O zamanlarda yapılan bu kubbelerden (Stupa’lardan) günümüzde yalnızca birkaç tane kalmıştır. Bunlardan biri Gautama’nın doğduğu yere yakın olan Lumbini şehri civarındaki “Piprawah”, diğeri ise, ikinci Budist Konseyinin toplandığı “Vaishali’dir.
Kutsal emanetlerin bulunduğu her iki yerin içi, uzun zaman öncesinden yağmalanmış halde bulunmuştur. Ashokas kralı zamanından kalan, en çok bilinen ve en önemli Stupa, Sanchi tepesindeki ‘Büyük Stupa’dır. Günümüzde Güney, Doğu ve Güneydoğu Asya’da Buddha Shakyamuni’ye ait diş ya da kemik gibi kalıntıların bulunduğu (-Budistlerin kendilerine mal ettikleri-) çok sayıda Budist tapınağı vardır. Myanmar’daki “Altın Kaya” (Goldener Fels) ve “Shwedagon” Tapınakları veya Sri Lanka’daki “Diş Tapınağı”(Zahntempel) ve “Kandy” Tapınakları bunlara örnektir.
Gotama’nın hayatı hakkında bilgilere destanlardan ulaşılır. Yazarlar, Sidarta Gotama’nın hayatı hakkındaki tarihi gerçeklerle ilgilenmiyorlardı. Aksine burada dini üstünlük oluşturma söz konusuydu. Bu nedenle Buda’nın hayat hikâyesinden çok Buda’nın üzerine yazılan destanlardan bahsedilir. Mahavastu da bunlardan biridir:
Mahavastu ya da Mahavastu-Avadana (Büyük Olay), Hinayana geleneğine göre Mahasanghika okulunda yazılmış hikâyelerdir. Bu hikâyelerde Siddhartha Gautama’nın Buda olabilmek için yaptığı özveriler anlatılmaktadır. Siddhartha’nın öğretme konusundaki yetenekleri burada belirtilmemiştir; çünkü bu konuda Sutra’lardan faydalanılabilir. Hikâye, Buda Dipankara ile başlar, Siddhartha’nın Dipankara’yı nasıl övdüğünü anlatır ve daha sonra Buda Birliği’nin oluşumundan bahseder.
Pali Kanonu ya da Pali Derlemesi, Pali dilinde yazılmış, Buda Siddharta Gautama’nın en eski, tutarlı ve geleneksel öğretilerinin toplamıdır. Bu tanım, “Sanskritçe-Kanonu” ya da “Çin Kanonu” gibi diğer Kanon yazı koleksiyonları Budizm’de farklı kullanılmaktadır. Diğer bir alışılagelmiş tanım olan ‘Üç Sepet’ tanımı Tipitaka metinlerinden (Pali), Tripitaka (Sanskritçe) yapılan bir sözcük çevirisidir. Bu derleme (sepet) diye adlandırılan 3 gruba ayrılmıştır.
Bütün Hint dilleri içindeki en iyi ve tek Budist Kanon, Theravada Budizm’inde geçen Pali derlemeleridir. Pali geleneği, Budizm’in en eski yazı türüdür. Kanon, Metal’de ve Sri Lanka’da Kral Vattagamani Abhaya (89-77 arasında hükümdarlık yapan) zamanında yazıya geçirilmiştir. Bu derleme, Theravada Budizm’inin temelini oluşturmaktadır. 5. ve 6. yüzyılda fazlaca yapılan yorumlardan bu yana, metnin, Seylan Adası’nda korunduğu söz konusudur.
Bugünkü Theravada geleneğinde hem Orta-Hint Pali dili kullanılmakta hem de yerel yazılar yazılmaktadır.
6. Budizm Konseyi’ne kadar (1954-56 Rangun) Kanon, Seylan Adası, Burma, Tayland, Kamboçya ve Laos’ta sadece elle yazılarak yayılıyordu. Kanonların, bugüne kadar alışılageldiği üzere, palmiye yapraklarının (bazen odunun) üzerine yazılmasında ısrar edilmiştir. Bazı Birmanya Kralları tarafından teşvik edilen ve yenilenen yazıların kopyalanması alışılmış bir durumdu. 6. ve 7. yüzyılda olduğu gibi diğer materyallerin altın yapraklar üzerine basılması çok sık rastlanan bir durum değildir.
Avrupalı araştırmacıların ilgisi sayesinde desteklenen bu Kanonlar ilk önce 19. yüzyılda basılmıştır. Bu Pali Kanonlarının hala yanlışlıkla asıl olduğunun vurgulanması, o zamanlar Hint dil ve kültürünü inceleyenlerin hatasından kaynaklanmaktadır. Pali Text Society’nin basılması ve Anton Gueth, Karl Eugen Neumann tarafından yapılan çekişmeli ve hatta şairane Almanca çeviriler, bugün onu filolojik anlamda Batı dilleri içerisinde faydalanılabilir duruma getirmiştir. Çin Mahayana’sındaki Agama Sutralar Batı dillerindeki Pali Kanonlarla içerik yönünden bağdaşmaktadır.
Koleksiyonlardan (nikaya), bölmelerden (vagga) ve bölümlerden oluşan Pali denemeleri, 3 gruba ayrılmıştır. Metinde geçen bilgiler için yapılan kısaltmalar parantez içinde verilmiştir.
1. (Vin) Vinayapitaka − Bir tarikat mensubunun uyması gereken kurallar
2. Suttapitaka − Buda öğretileri
3. (Abh) Abhidhammapitaka − Bilimsel yazılar, zirvedeki öğretiler
Pali yazılarının kaleme alınmasından sonra Pali yazınında önemli olan ve genelde alıntı yapılan eserler oluşturulmuştur.
Örneğin;
(Vis) Visuddhimagga- Buddhanghasa’nın YorumlarıDiğer önemli yorumlar ise Buddhadatta ve Dhammapala tarafından kaleme alınmıştır. Bazı kitaplarda Kanon derlemelerine yapılan eklemeler tartışma yaratmıştır. Pali Kanonları’nın Tayland versiyonunda, üç bölüm halinde olan Nettipakarana, Petakopedesa, Milindapanha yer almamaktadır.
Tathagata, gerçek yolunda aydınlanmış ve kusursuz bilgeliğe erişmiş demektir. Buda’nın on isminden biridir.
Tathagata, Mahayana Budizm’inde yer alan Buda’nın üç bedeni diye bilinen Trikaya öğretisinde anlatılmaktadır. Buda Dashabala’nın on gücüyle donatılmış kusursuz bir insandır. İki dünya arasında aracılık yapar. Prajna (en yüksek bilgelik) ve Shunyata (boşluk) ile eşit sayılmaktadır.
Bu terim, aynı zamanda Buda ailesinin (Buddhakula) yüce olan beş Buda’sını (Adibuddhas) ifade etmek için kullanılmaktadır. Vajrayana’da Tathagata, ikonografi ve sembolizm (Trikaya) için çok yönlü bir düzenleme ilkesidir. Tathagata, Elmas Sutra’da hem doğal göze hem de ilahi, bilgelik, yani Dharma ve Buda gözüne sahiptir.
[Kategori:MÖ
Orijinal kaynak: gotama buda. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.
Hans Wolfgang Schumann (2003). The Historical Buddha: The Times, Life, and Teachings of the Founder of Buddhism, p. xv. Motilal Banarsidass Publ. ISBN 81-208-1817-2. ↩
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page